Yerseniz: Büyük Resetten Önce Son Çıkış
Yerseniz: Büyük Resetten Önce Son Çıkış
M. Sami Zini
ABD Başkan Yardımcısı Vance’ın Amerikalı Yayıncı ve Aktivist Charlie Kirk ile yaptığı röportajda bazı alt başlıklar önemliydi. Ancak Amerikan siyasetinin geldiği açmazı itiraf etmenin ötesinde “başarısızlıklar imparatorluğu”nun üzerine kurulu olduğu ve oldukça kısa bir zamana tekabül eden egemenliklerindeki algısal operasyonlarının çöküşünün itirafı niteliğindeki kibri daha ön plandaydı.
Ukrayna üzerinden alay, şantaj ve zorbalık üçgeninde gerçekleştirdikleri kazanımların asilliğine gerekçeler üreten Vance ana akım medyada Ukraynalıların savaştan galip çıkacakları yanılgısının revaçta olduğunu ifade ederken şöyle diyordu: “Ana akım medyada, eğer bu durum birkaç yıl daha devam ederse Rusların çökeceği, Ukraynalıların topraklarını geri alacağı ve her şeyin savaştan önceki haline döneceği yönünde tuhaf bir fikir olduğunu düşünüyorum, ancak içinde yaşadığımız gerçeklik bu değil”
Bu noktada aslında Trump’ın Çin’e ayar veren söylemleri ve izlenen politikalar sonrası yaşayacakları açmazın bir özetini görmek mümkün. Bunu yaparken içinde yaşamayı seçtikleri gerçeklikleri kendilerinin belirleyebileceğinin düşünen o malum krizin izlerini taşıyor. Bu ifadeler bu nedenle sadece Ukrayna/Avrupa ve Rusya arasındaki çatışmanın yahut Avrupa ile Amerika arasındaki gerilimin bir izdüşümü değil. Vance’ın bu savaşın birkaç yıl daha devam etmesi halinde toplumun çöküşüne tanık olunacağı uyarısını yapması ve ardından nükleer bir savaş tehdidini eklemesi gerilimin ötesinde Amerikan çıkarlarının artık o meşhur plan ve program dahilinde büyük güç yalanından kotarılamadığının bir itirafı. Onun ifade ettiği şeyin, yani toplumun çöküşü olarak isimlendirdiği ve önemsediği şeyin “insanların ölümleri” olmadığını biliyoruz. Yüzeysel olarak bu önemsememe Ukrayna üzerinden maden anlaşmasında bile rahatlıkla görünüyor. Bizim Batı olarak mecburen tasniflediğimiz bölgelerin halklarının yaşadıkları değişim sürecinde kontrol edilebilmesi ve özellikle de kitlelerin ehlileştirilmesi için daha fazla zamana ihtiyaçları var. Bu zamanlamada neo-Batı ekseninin hırsının ve aceleciliğin Amerikan çıkarlarına zarar verdiğini düşünüyor. Bunu kendi Amerikan iç siyasetlerindeki muhalif tavırlarla örtüştürerek farklı bir mecrada işlemeye çalışsa da Vance, Amerika’yı kurtarma operasyonunda karşılarında duran muhaliflerinin söylemlerini şöyle açıklıyor: “Kendimizi donatmak için en az 3-5 yıla ihtiyacımız var. Ukraynalılar ve Ruslar şimdilik birbirlerini öldürsünler, bu kaynakları ve odağı başka yere yönlendirir ve bize, kendimizi daha etkili silahlı kuvvetlere ve yeni gerçeklere göre yeniden örgütlememiz için zaman kazandırır.” Kendisi açısından saçmalık olan bu durum artık düzeltilmeli. Bunun için Ukrayna-Rusya dövüşünün planlayıcılarının da kulislerde birbirlerini yemenin ötesine geçmeleri gerekiyor. Vance’ın “Trump gitse bile eski duruma dönmemiz mümkün olmayacak” itirafında bunu görmek mümkün. Yani Amerika’nın toparlanmaya olan ihtiyacı için eski yöntemlerin kullanılması mümkün değil. Avrupa’nın kendi içinde yaşadığı kırılmalarının ve Amerika karşısındaki tehditlerinin farkında olan Vance “Önümüzdeki pazartesi günü yapılacak İngiltere yerel seçimlerinin sonuçlarını takip etmenizi ve İşçi Partisi ile Reform UK’yi son yirmi yıldaki tüm benzer seçimlerle karşılaştırmanızı öneririm. Her şeyi anlayacaksınız. ‘Almanya İçin Alternatif’ oluşumu son anketlere göre CDU/CSU ile aynı seviyede… ve Le Pen, vs… Interneti açın ve okuyun. Bu propaganda değil. Bu yeni gerçekliktir.” diyor.
Gerçeklik dediği küresel düzen önceliklerinin Avrupa’da tasfiyeye konu kılınmış olması. Aynı konunun Amerikan siyaseti açısından da kaçınılmaz olduğunu düşünüyor. Ulusal çıkarların Batı için ne anlama geldiği ayrı bir konu olmakla beraber, kırılım noktaları sonrası oluşacak çatlakların neye sebep olacağının da farkında olduğu anlaşılıyor. Aynı durumların Romanya, Macaristan, Slovakya gibi periferi ülkelerde de yaşanıyor olması yeni bir Hitler arayışı ve yeni bir İkinci Dünya Savaşını imkansız kıldığını, zira yeni bir Amerika’nın olmasına izin vermeyeceklerini söylemeye çalışıyor. Vance’ın sözlerinden faşist olguların parlamaya başlamasıyla beraber Ruslarla savaşın bir paratoner işlevi gördüğünü ve bu durumla beraber artık yeni tür 11 Eylüller yaratılmasının ve kullanılmasının imkansız olduğunu da anlıyoruz. Uygarlıklarını sömürge üzerine kurmuş olanlar için henüz itiraf edemedikleri gerçek, yaydan çıkan okun istedikleri hedefi bulamayacak olması. Ancak aslında söylemek istediği ve röportaj boyunca işaret ettiği asıl noktanın üzerine kurulu oldukları bu barbar uygarlığın ortak düşmana, bu uygarlığı son kertede uçurumun kenarından alan Amerika’nın varlığına tehdit olana, yönelik olması gerektiği. Bu nedenlerle de NATO gibi bir güce artık ihtiyaçlarının kalmadığını düşünüyor. Geçmiş yönetimlere eleştiri getiriyor gibi görünen ve müttefik kavramının da tasfiye edileceğinin işaretini barındıran şu sözler pek çok işbirlikçisine ve uç beyine yaptığı atıflarla birlikte bize yakın dönemdeki ŞamAta ehlinin nasıl bir açmaza sevk edileceğinin ipuçlarını da veriyor:
“ve eğer Rusya’yı çıkarırsak NATO’ya, Brüksel’deki bu kadar büyük bir “bürokrat” aygıtına ve bu konularda hibe alan bu kadar çok insana ve her türlü akademik programa neden ihtiyacımız olsun? Kiminle kavga edeceğiz? Göçmenlerle mi? Bilindiği üzere, bu “savunma birliğimiz” tarihinde tek bir savunma savaşı bile yürütmemiştir… Ancak NATO, bir şekilde veya başka bir şekilde ve çeşitli “istekli koalisyonlar” vb. adı altında Libya, Irak, Afganistan vb. yerlerde saldırgan savaşlara katılmıştır. Sonuçta, dahil oldukları tüm ülkelerde her şey daha da kötüleşti. Ortaya şu soru çıkıyor: Tüm askeri eylemler asla savunma ile ilgili değilse, bu ne tür bir “savunma” ittifakıdır?”. Aslında bu bir sirk.”
Bu noktada bir hayret ifadesi takınabilirsiniz. Tıpkı birilerinin hamaset nutuklarında kullandıkları yaldızlı sözlerin benzeşimini de görebilirsiniz. Tıpkı temsil ettikleri muhafazakar ekolün LGBT’ye ve pornografiye karşı çıkışlarında olduğu gibi, “vay be adam doğru söylüyor” da diyebilirsiniz. Lakin Vance aslında Amerika’nın bu sirkteki yöneticiliğinin sorgulanmasına karşı. Neo-Batıcı liberal anlayışların Amerika için tehdit olduğunu düşünüyor. Bu tehdit ortadan kalktığındaysa uzlaşıya her zaman açık olduğunu en azından Vance’ın siyasi hayatından biliyoruz. Alaycı bir kahkaha ile devam ettirdiği sözlerinde bunları ve biraz daha fazlasını görüyoruz:
“Daha da komik olanı NATO, etnik Türkleri savunmak amacıyla kendi üyesi Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs’a askeri müdahalesini neden engellemedi? Bu nasıl mümkün olabilir? Burada hepimiz ilkelerden bahsediyoruz, sınırların dokunulmazlığından. Örneğin Ruslar, Rusları savunmak için Ukrayna’ya giriyorlar. Bu kesinlikle kabul edilemez, dost blok liderleri sert bir dille kınamalarını bildiriyorlar. O zaman neden Türkiye’ye yaptırım uygulamıyorsunuz? Orwell’in dediği gibi: ‘Bütün hayvanlar eşittir, ama bazı hayvanlar diğerlerinden daha eşittir.’”
Sonrasında sirkteki maymunların neden temizlenmesi gerektiğini de izah ediyor:
“Ve yine… Batılı akademi, iş dünyası vb. insanlara sık sık bu tür sorular soruyorum… Herkes gülüyor, sırıtıyor ve temelde her şeyi anlıyorlar. Nadiren de olsa ideolojik olarak inatçı olanları da var: ‘Dünyaya ilerleme ve medeniyet getiriyoruz, dolayısıyla azınlıkta olmamıza rağmen ilkelerimize göre bir dünya düzeni kurma hakkımız var!’ Bunlar da tarih tarafından çok geçmeden silinecekler. Çünkü Çinlilerin, Körfez ülkelerinin veya küresel Güney’deki birçok ülkenin sistemlerini aktif olarak değiştirmek istediğini gördünüz mü? Böyle bir şey yok! Açıkça söylemek gerekirse, bu dünyayı büyük bir savaşa sürükleyen şey, tam da tüm dünyanın bunu “demokrasi” ile Batılı seçkinlerin bir kesiminin “otoriterliği” arasındaki bir mücadele olarak görme çabasıdır. İşte tam da bu nedenle milliyetçi siyasetçilerin “Rus tehdidi”ne ihtiyacı var.”
Rusya-Ukrayna sorununu çözmek Vance için yani Trump yönetimi için neden bu kadar önemli? Bunun bölgesel denklem içinde cevapları fazlasıyla tartışılıyor.1 Ancak izlenen yöntemler, kitleleri coşturan nutuklar ve verilen röportajlar Batı’nın bugüne kadar süreğenleştirilen, o malum her şeyi kontrol eden, güçlü ve istediğini yapan kibriyle karışık acizliğini ifşa ediyor. Aksa Tufanı’na giden sürece kadar bu acizliğin üstünü kapatma yetileri çevreselliğin karmaşasında kendileri için fazla kabiliyet ve çaba gerektirmiyordu. Vance’ın siyonist arka planda amerikancılık üzerinden klasik batı çizgisinde buluşması bu yeterlilik hissinden geliyor. Ancak sömürge halkları başta olmak üzere ortaya çıkan gerçeklik bugün bize bu acizlik karşısında takındıkları tavırların komedisini izlettiriyor. Evet maalesef izliyoruz. İşbirlikçilik denkleminde büyük bir yanılgıyla mevcut sistemin yerinden edilmesine dair hiçbir öngörüsü olmayan ve şamar oğlanına dönen ve dönecek olan ülkelerin halkları olarak izliyoruz. Bu yapının harcama kaleminde küsurattan başka bir şey olmayan sevimli müttefikler olarak..!
12022 yılına ait Nida Dergisi 207. sayısında yer alan “Yeni Olan Ne?” isimli makalede ben de genel bir değerlendirme sunmuştum.